Ölümünün 20. yılında Edward Wadie Said, “Şarka” dair akademik camiada ve dünyanın pek çok yerinde ses getiren görüşleriyle Filistin ve İsrail konusundaki tutumuyla hala dikkati çekiyor.
Filistinli ve Amerikalı akademisyen ve siyasal aktivist Said, 1 Kasım 1935’te Kudüs’te dünyaya geldi.
Said, sosyal ve kültürel politikalar ışığında edebiyat eleştirmenliği de yapıyor ve Filistinlilerin siyasal haklarını ve bağımsız bir Filistin devleti kurulmasını açıkça destekliyordu.
Hristiyan olan Said’in babası Wadie İbrahim Said, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce ABD’ye göç etti. Fransa’da savaşmak için gönüllü olan Wadie, Orta Doğu’ya döndüğünde ABD vatandaşı saygıdeğer bir iş insanı haline geldi.
Wadie, 1947’de Birleşmiş Milletlerin (BM) Filistin’i Yahudi ve Arap bölgeler olarak ayırma girişimiyle ortaya çıkabilecek krizden kaçınmak için ailesiyle Kudüs’ten Kahire’ye taşındı. Burada Said, Kahire Amerikan Okulunda ve ardından Kahire Victoria Kolejinde öğrenim gördü. Said, orta öğrenimini 1951’de ABD’nin Massachusetts eyaletinde bulunan Northfield Mount Hermon School’da tamamladı.
Said, 1957’de Princeton Üniversitesinde lisans eğitimini tamamlamasının ardından Harvard Üniversitesinde 1960’da yüksek lisans ve 1964’te doktora derecelerini aldı. Said, yükseköğrenim kurumlarında aldığı seçkin eğitimle İngiliz dili ve edebiyatı alanında uzmanlaştı.
1963’te Colombia Üniversitesinde İngilizce bölümünde araştırmacı olarak çalışmaya başlayan Said, 1965’te asistan, 1968’de doçent, 1970’te profesör oldu. Ayrıca 1970’te Mariam Cortas ile evlenen Said, 1989’da da Beşeri Bilimler Old Dominion Foundation’da profesör olarak görev aldı.
Said, 1974’te Harvard Üniversitesinde Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümünde misafir öğretim üyesi olarak görev almasının ardından 1975-1976 yıllarında Stanford Davranış Bilimleri İleri Araştırmalar Merkezinde burslu araştırmacı olarak çalışmalarını sürdürdü.
1979’da Johns Hopkins Üniversitesi Beşeri Bilimler Bölümünde misafir öğretim üyesi olarak görev alan Said, bir süre Arab Studies Quarterly dergisinin editörlüğünü de yürüttü.
Said, New York’ta Dış İlişkiler Konseyi ve Amerikan Sanatlar Akademisi gibi kuruluşların yönetim kurullarında üye olarak yer almasının yanı sıra 1976’da Harvard Üniversitesi Bowdoin, 1976 ve 1994’te Lionel Trilling ve 1983’te Rene Wellek ödülüne layık görüldü.
Görüş farklılığı Filistin Ulusal Konseyinden istifa etmesine neden oldu
Said, 1977’de bağımsız bir entelektüel olarak Filistin Ulusal Konseyine seçildi ancak İsrail-Filistin sorununda barışçıl bir çözümü desteklemesine rağmen Filistin Kurtuluş Örgütü ile İsrail arasında 1990’lı yıllarda yürütülen Oslo barış sürecini eleştiren isimler arasında yer aldı.
İsrail ile Filistin arasındaki barış süreci ilerlerken Said, eleştirel bir tutum benimseyerek 1991’de Filistin Ulusal Konseyinden istifa etti. Said, Oslo Anlaşması’nın İsrail’e haksız bir şekilde ağırlık verdiğini savunurken; İsrail’in diğer bölgelerden önce Gazze ve Eriha’dan çekilmesini ve Kudüs’ün nihai statüsüne ilişkin anlaşmayı öngören senaryonun, “Filistinlerin teslim olmasının bir aracı, Filistinlilerin Versay’ı” anlamına geldiğini söylüyordu.
Said, akademisyen ve yazar kimliğinin dışında piyanist, siyasetçi, medya uzmanı ve eleştirmen olarak da bilinen bir isim haline geldi. Filistin meselesindeki rolüyle de ön plana çıkan Said, lösemi hastalığına yakalanmasıyla 25 Eylül 2003’te New York’ta vefat etti.
Said’in cenazesi Lübnan’a getirilerek Beyrut’un kuzeybatısındaki Brummana’da bulunan Protestan mezarlığına defnedildi.
“Şarkiyatçılık”
Birçok eser kaleme alan Said’in ilk yayımlanan kitabı 1966’da doktora tezinin genişletilmiş hali “Joseph Conrad and the Fiction of Autobiography” idi. Kitap, Conrad’ın kısa hikayelerini ve mektuplarını inceliyordu.
Akademik camiada yankı uyandıran en önemli çalışmalarından “Şarkiyatçılık” Said tarafından 1978’de kaleme alındı. Said, tarih boyunca Batılı düşünürlerin söylemlerinin Doğu’ya egemen olduğunu düşünerek buna dikkati çekmek için “Şarkiyatçılık’ı” (Orientalism) yazdı. Doğu anlamına gelen “şark” kelimesinden türetilen bu kavram, akademi alanında “Şark” hakkındaki Batı doktrin ve tezlerini belirtmek için kullanılıyor.
Eser, 20’nci yüzyılın en önemli akademik metinlerden biri olarak tartışmalara da sebep oldu. Said, “Şark’ın” Batılı akademisyenlerini incelediği bu kitabında, özellikle Arap-İslam dünyasına odaklanarak Batılıların bölge üzerindeki akademik çalışmalarının ön yargılı olduğunu ifade etti. Said, İslam dünyasında “diğer/farklılık” görüşünün tek tip ve yanlış bir şekilde tasvir edildiğini ve bunun Batılı sömürge politikasına olanak sağlayarak bunu desteklediğini öne sürdü.
Said, bu çalışmasıyla Batı’nın Doğulu milletleri daha ilkel, yabancı ve onlara göre daha az rasyonel insanlar olarak algıladığını öne sürerek Batı’nın üstünlüğü varsayımına ve buna müdahale gerekliliğine dikkati çekti.
Bölge hakkında çalışan ve yazan düşünürlerin bilinçli veya bilinçsiz kişisel ön yargıları ve varsayımları sonucunda böyle bir görüşün ortaya çıktığını kaydeden Said, “şarkiyatçılık” kavramını hegemonyacı bir söylem olarak kabul ediyor ve Batı’nın Doğu kültürü üzerindeki bu üstünlük varsayımının “dünyayı yöneten güçlerin” işine yaradığını savunuyor.
Said, bu kitapta, hegemonyacı otoritesiyle Batı’nın Doğu’ya somut kazançlar için baskı ve hakimiyet kurmasının bahanesi olarak “şarkiyatçılığı” söylemsel bir çerçeve olarak sunuyor.
1979’da “Filistin Sorunu” adlı kitabını yayımlayan Said, 1981’de “Medyada İslam”, 1991’de “Müzikal Nakışlar”, 1993’te “Kültür ve Emperyalizm”, 1994’te “Entelektüel” ve 1999’da otobiyografik nitelikteki “Yersiz Yurtsuz” adlı kitapları yazdı.
Filistin meselesine dair görüşleri
Arap davasını ve Filistinlilerin haklarını desteklemek için birçok kitap ve makale yazan Said, özellikle ABD ve İsrail’in bölgedeki politikasını eleştiriyordu. Bu nedenle Said, iki ülkenin destekçileriyle pek çok tatsız sorun yaşadı.
Farklı görüşler arasındaki mücadelelere dahil olmaktan kaçınan Said, yetkisini ve nüfuzunu stratejik müdahaleler yapma konusunda kullanıyordu. Said, silahlı mücadele politikasını reddediyor ve iki devletli çözümü savunuyordu.
Said’in İsrail’in Filistinlilerin insan haklarını ihlal etmesine yönelik sert saldırısı ve ABD’nin Orta Doğu’daki politikalarını açık sözlü kınaması göz önünde bulundurulduğunda, New York’taki İsrail destekçilerinin ona duyduğu düşmanlık şaşırtıcı değildi. Öte yandan Said, Filistinliler tarafından “Siyonizm’e haksız tavizler vererek Filistin haklarını feda etmekle” suçlanıp onların muhalefetiyle de karşı karşıya kalıyordu.
Said, İsrail’in ulusların değerlendirildiği normal kriterlerden muafiyetinin Holokost sayesinde olduğunu kabul ederken, bu travma ve korku mirasının Filistinlileri yoksun bırakmak için kullanılmasını hiçbir zaman tasvip etmedi.
Filistin ve İsrail konusunda Said’in en akıllara kazınan görüntü, İsrail tarafına taş atarken 3 Temmuz 2000’de çekilen fotoğrafı olmuş ve ciddi bir ses getirmişti.